Yrd. Doç. Dr. Gürsoy Solmaz

Yrd. Doç. Dr. Gürsoy Solmaz

[email protected]

BATINİLİK FAALİYETLERİ

07 Mart 2017 - 17:57

Bâtıni faaliyetleri, Büyük Selçuklularda Sultan Melikşah’ın son zamanlarında kendini göstermeye başlamış olup bunların vezir Nizamü’l- Mülk’ün öldürülmesi ile ilgili rivayetlere adları karışmıştır. İbnü’l-Esir, İsmailliyye hakkında; Onlarla ilgili bilgiler Sultan Melikşah devrinde edinilmiştir. O günlerde 0nsekiz Batıni toplanıp Save’de bayram namazını kılmışlar, şahne de onları dikkatle izledikten sonra yakalayıp hapsetmiş, haklarında soruşturma yaptıktan sonra salıvermişti. Bu Bâtınilerin yaptıkları ilk toplantı idi” demektir.
 
         Batıniler, İsfehan’ın muhtelif mahallelerinde dağınık bir şekilde yaşamaktaydılar. Ancak, kendilerine muhalefet edenlere karşı hemen toplanıp güçlerini birleştirmekteydiler. Onların adam öldürmeye varan taşkınlıklarına karşı Şafii fakihi Ebu’l- Kasım Mesud, yanına silahlı muhafızlar etti. Lakin Batıniler, İsfehan kalesi dizdarı ile yakın dostluk kurmuşlardı. Dizdarın ölümünden sonra Batınilerin kendilerine reis seçtiği Ahmed b. Attas, İsfehan kalesini ele geçirdi.
 
 
         Batınilerin ele geçirdiği en büyük ve en müstahkem kale ise Alamut’dur. Hasan Sabbah, Şerefşah el- Cafer’in saf bir adam olan naibinin elinden Alamut kalesini kurnazlıkla ele geçirdi. Bu haberi alan Nizamü’l- Mülk , Alamut kalesi üzerine asker sevk etti ve kale kuşatıldı. Bir rivayete göre çok zor durumda kalan Hasan Sabbah, fedailerini gönderip Nizamü’l- Mülk’ü öldürttü. Böylece kale üzerindeki Selçuklu baskısının kalkmasını sağladı.
        
         Sultan Berkyaruk zamanında zararlı faaliyetleri çok artan Bâtınilerin üzerinde, saltanat mücadeleleri ve çıkan isyanlar yüzünden ciddi bir şekilde giderilmemesine rağmen, onların bir süre önce ele geçirdikleri Ebher alınıp buradaki Bâtıniler son ferdine kadar öldürüldü (1096). Ancak bu gibi küçük çaplı tenkil ve tedbirler, Bâtınilerin yayılmasını önleyemedi.
 
         Sultan Muhammed Tapar, Berkyaruk’un Batıniler ile yeterince uğraşmadığı hususunu, kendisinin saltanatı elde edebilmek için kardeşi ile giriştiği mücadelede bir koz kullanmaktaydı. Bu bakımdan kendisi sultan olunca bu meselenin üzerine ciddi bir şekilde gitmek zorunda kaldı. Bu maksatla da Sultan Melikşah tarafından yaptırılmış, ancak daha sonra Batıni liderlerinden İbn Attas’ın eline geçen Şahdiz kalesine asker sevk edip, burasını Batınilerden temizledi. Böylece İbn Attas ve oğlu ile birlikte birçok Bâtıni’yi bertaraf etmiş oldu( 25 Haziran 1107).
 
         Sultan Tapar, devlet adamları içerisinde Batıni taraftarı olanları da cezalandırıp devleti bunlardan kurtardı. Bunlar arasında kendi veziri Sadü’l- Mülk Ebu’l-Mehasin de vardı. Ebu’l_ Mehasin’i evvela tevkif ve malını müsadere eden Sultan Tapar, daha onu ibret-i alem için İsfehan kapısında dört adamı ile birlikte astırdı.[1]
 
 
                 
          BATINİLİK ( BATINIYE) :
 
                  İsmaililer olarak bilinen Bâtıniler, Şia’nın müfrit koludur. Hz. Ali soyundan altıncı imam Cafer es- Sadık’ın 765 yılında ölmesinden sonra, yerine büyük oğlu olması sebebiyle İsmail’in geçmesi gerekirken imamlığın küçük oğlu Musa’ya verilmesi Şiiler içinde mutediller ve müfritler arasındaki ihtilafın patlamasına sebep olmuştu. İsmail’in yakın arkadaşlarından Ebu’l- Hattab ( öl. 775) daha sonraları İsmailliye fırkası şeklinde gelişecek olan bir akide tasarlamış ve bu fırkanın ihtilalci teşkilatının temellerini atmıştır. Bunlar İsmail’in ölümünden sonra oğlu Muhammed’in etrafında toplanmışlar ve hareketin başına da Ebu’l- Hattab’dan sonra Meymun el- Kaddah ve oğlu Abdullah’ı getirmişlerdi.
                 
                  Çok geçmeden bu fıkraya gerek teşkilat ve gerekse fikir olgunluğu bakımından ilk Rafızilere nazaran daha tekamül etmiş yeni ihtilalciler katıldılar. Sünnilik ile pek az yakınlığı olan İsmailliyye fırkasının fikirlerinin pek çoğu, Orta Doğu’nun eski dinlerinden ve bilhassa Yeni Eflatuncu felsefeden etkilenmiştir. Dışardan gelen bu fikirlerin büyük bir kısmı Batını Te’vil yolu ile ithal edilmiştir ki; bu, İsmailliyye fırkasının kendine has bir esası olup, Batını tabirinin çıkmasına sebep olmuş ve kendileri çoğu kere bu isimle tanınmışlardır.
 
                  Bu fırkanın kuruluşundan sonraki ilk bir buçuk asır zarfında İsmailli imamları kendilerini gizli tutmuşlardır. Fırkanın teşkilatı bir çeşit propagandacılar ( dai) tarafından idare edilmiştir. Bunlar birbirlerinden uzak, değişik bölgelerde faaliyetlerini sürdürmüşler ve ilk İsmaili merkezlerini kurmuşlardır. En çok muvaffak oldukları yerler ise müfrit Şiiliğin daha önceki şekliyle taraftar bulduğu Güney Irak, Basra Körfezi ve İran gibi bölgeler idi. Bunlar zulüm ve istibdat ile dolu olan yeryüzünü adalet ve hakkaniyetle dolduracaklarını söylüyor, bilhassa şehirlerin işsiz güçsüz hakkını mevcut nizama, dine ve içtimai hayata karşı ayaklandırıyorlardı.
 
                  Bu fırkanın açık tarihi, 1090 yılında Hasan Sabbah’ın Alamut kalesini zaptetmesiyle başlar. Bölgedeki Selçuklu fütuhatının doğurduğu sosyal ve siyasi dalgalanmalar, ihtilalci bir propaganda güden Bâtıniler için müsait bir zemin hazırlamış ve İsmaililer kendi fikirlerini genişletmek üzere Türk hâkimiyeti altındaki yerlere kendi taraftarlarını süratle gönderdiler.
 
                  BATINİLİK FAALİYETLERİ :
 
                  Batıni faaliyetleri, Büyük Selçullular’da Sultan Melikşah’ın son zamanlarında kendini göstermeye başlamış olup bunların vezir Nizamü’l- Mülk’ün öldürülmesi ile ilgili rivayetlere adları karışmıştır. İbnü’l-Esir, İsmailliyye hakkında; Onlarla ilgili bilgiler Sultan Melikşah devrinde edinilmiştir. O günlerde 0onsekiz Batıni toplanıp Save’de bayram namazını kılmışlar, şahne de onları dikkatle izledikten sonra yakalayıp hapsetmiş, haklarında soruşturma yaptıktan sonra salıvermişti. Bu Batınilerin yaptıkları ilk toplantı idi” demektir.[2]
 
                  Bâtıniler, İsfehan’ın muhtelif mahallelerinde dağınık bir şekilde yaşamaktaydılar. Ancak, kendilerine muhalefet edenlere karşı hemen toplanıp güçlerini birleştirmekteydiler. Onların adam öldürmeye varan taşkınlıklarına karşı Şafii fakihi Ebu’l- Kasım Mesud, yanına silahlı muhafızlar etti. Lakin Batıniler, İsfehan kalesi dizdarı ile yakın dostluk kurmuşlardı. Dizdarın ölümünden sonra Batınilerin kendilerine reis seçtiği Ahmed b. Attas, İsfehan kalesini ele geçirdi. Batınilerin ele geçirdiği en büyük ve en müstahkem kale ise Alamut’dur. Hasan Sabbah, Şerefşah el- Cafer’in saf bir adam olan naibinin elinden Alamut kalesini kurnazlıkla ele geçirdi. Bu haberi alan Nizamü’l- Mülk , Alamut kalesi üzerine asker sevketti ve kale kuşatıldı. Bir rivayete göre çok zor durumda kalan Hasan Sabbah, fedailerini gönderip Nizamü’l- Mülk’ü öldürttü. Böylece kale üzerindeki Selçuklu baskısının kalkmasını sağladı.
        Sultan Berkyaruk zamanında zararlı faaliyetleri çok artan Batınilerin üzerinde, saltanat mücadeleleri ve çıkan isyanlar yüzünden ciddi bir şekilde giderilmemesine rağmen, onların bir süre önce ele geçirdikleri Ebher alınıp buradaki Batıniler son ferdine kadar öldürüldü (1096). Ancak bu gibi küçük çaplı tenkil ve tedbirler, Bâtınilerin yayılmasını önleyemedi.
 
Sultan Muhammed Tapar, Berkyaruk’un Batıniler ile yeterince uğraşmadığı hususunu, kendisinin saltanatı elde edebilmek için kardeşi ile giriştiği mücadelede bir koz kullanmaktaydı. Bu bakımdan kendisi sultan olunca bu meselenin üzerine ciddi bir şekilde gitmek zorunda kaldı. Bu maksatla da Sultan Melikşah tarafından yaptırılmış, ancak daha sonra Batıni liderlerinden İbn Attas’ın eline geçen Şahdiz kalesine asker sevk edip, burasını Batınilerden temizledi. Böylece İbn Attas ve oğlu ile birlikte bir çok Batıni’yi bertaraf etmiş oldu( 25 Haziran 1107).
 
            Sultan Tapar, devlet adamları içerisinde Bâtıni taraftarı olanları da cezalandırıp devleti bunlardan kurtardı. Bunlar arasında kendi veziri Sadü’l- Mülk Ebu’l-Mehasin de vardı. Ebu’l_ Mehasin’i evvela tevkif ve malını müsadere eden Sultan Tapar, daha onu ibret-i alem için İsfahan kapısında dört adamı ile birlikte astırdı.[3]

 
[1] Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Çağ Yayınları Umumi Neşriyat, c. VII, s. 159-160
[2] Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi Çağ Yayınları Umumi Neşriyat, c. VII, s. 158-159
 
[3] Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Çağ Yayınları Umumi Neşriyat, c. VII, s. 159-160

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum