Yrd. Doç. Dr. Gürsoy Solmaz

Yrd. Doç. Dr. Gürsoy Solmaz

[email protected]

29 EYLÜL SARIKAMIŞ'IN KURTULUŞ GÜNÜDÜR...

05 Ekim 2013 - 21:58

 

  1915 Aralık ayı Sarıkamış dağlarında tarihte şan alan, tarihe şan veren yiğitlerin dolu dolu
şehit şerbetini içtikleri ay olmuştur. Ancak 29 Eylül 1920 yılı Sarıkamış’ın
anavatana katılmasıyla Sarıkamışlılar şehitleriyle koyun koyuna yatıp onların
manevi hazlarını paylaşma bahtiyarlığına ermişlerdir. Türk yurdunun hemen her
yerinden gelen Mehmetçiklerin ebedi vatan yaptıkları Sarıkamış, bu sebeple
vatanın her köşesi ile hemşehri olmak şansına da kavuşmuştur. Bu sebeple
Sarıkamışlılar kendilerini her vatan köşesi ile hemşehri sayarlar.
 
 
   29 Eylül Sarıkamış’ımızın ebedi kurtuluş günüdür. Bugün Atatürk’ümüzün büyük Nutuk’unda
dediği gibi yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk askeri zaferinin kazanıldığı bayrak bir gündür. Bu sebeple de 29 Eylül şehitlerimizi anma günüdür...  
 
   1878 de Üç Sancak yöresiyle birlikte Moskoflara terk ettiğimiz, yöremizde Rus idare ve zulmü
devam ederken Birinci Dünya Harbi’ne girdik. Bunun akabinde mevsimin geçtiği ve
kış bastırdığı sırada Doğu cephesine gelen başkumandan vekili Enver Paşa,
planları İstanbul’da hazırlanan “Sarıkamış Harekâtı” ile büyük bir çevirme
taarruzuna girişti... İşte o zaman Micingert’e kadar gelip saldatlara moral
vererek madalyalar dağıtan Rus Orduları Başkomutanı II. Nikola az kalsın bir
keşif müfrezemizin avı olacakken, saman sandıkları içinde ancak kaçabildi..
Sarıkamış’tan beş gün haber alamayan Rus komutanı, müttefikleri İngilizlerden
yardım isteyerek, “İkinci bir cephe açılarak Türklerin mutlaka durdurulmasını
istedi” ki bu yüzden bize karşı Çanakkale cephesi açılmış oldu...
 
 
   Talih bu sırada bize gülmedi... Soğanlı ve Allahuekber Dağlarını aşan kolordularımız,
Sarıkamış’a girmiş ve Selim yönünde Kars demiryolunu bozmuş, Moskofları paniğe
uğratmışken 1915 Ocak ayının dondurucu soğuklarıyla geceledikleri karlı siperlerde donarak şehit oldular.
 
 
   Her milletin toprak altında böyle kemikten kurulmuş ve kan pıhtıları içinde yanan ruhların
oturmakta olduğu bir vatanı vardır. Bu vatan parçalanamaz, bölünemez, çiğnenemez... Bu vatanın hududunu ne siyasiler çizebilir, ne ordular bozabilir... Her kar yağdıkça, tipi estikçe Türklerin hatıralarında Sarıkamış şehitleri vardır. Bu şehitlerimizden Beşir Onbaşı’nın cebinden çıkan şu şiir ne
kadar sitemkârdır...
 
 
Sen Türkleri öz bilirdin
Düşmanlara geçit verdin
Geçsin fakat sen geçirdin,
Karlı balkan, yüce balkan
Kan içinde yaka çalkan...
 
 
 
   Bir bakıma bile bile olan bu intihar seferinde kolordularımızın %96 sını kaybettik. Mesela
sefer başında kırk bin mevcudu olan XI. Kolordumuzdan geriye kalan sadece 80
kişi idi. İnanılır gibi değildir de doğrudur. Fakat hiçbir sancak, bayrak veya
amblemi düşmana bırakmamıştır. Zaten kurtulanlarda onları taşıyanlardı... Bu
yüzden dünyanın en mazlûm ve en büyük şehitleri Sarıkamış’tadır. Sarıkamış aynı
zamanda hem şaha kalkmış askeri bir inat ve istibdat ejderhasını, korkunç ve
kesif siyasî ve idarî kâbusu, hem de Türk kahramanlığını Türk fazilet ve
feragatini gösterir baş döndürücü, ruh delirtici bir tezat manzaradır.
 
 
   Sarıkamış şehitlerinin yasını taşımak için ebediyet kâfi gelmez. Ancak bu mukaddes
ölülerin dimağındaki ziya ve kalbindeki sevda ile Kâzım Karabekir Paşa, Türk
Milleti namına parlak bir surette, Rusya’da ihtilal çıkınca 5 Nisan 1918 de
Sarıkamış’ı ilk defa kurtararak ilerledi ise de az sonra imzalanan Mondros
anlaşması gereği askerlerini geri çekti. Yöre Milli Şûra’nın ümidine kaldı...
 
 
  Sarıkamış hatırasında her zaman şeref, facia ve cinayet birbirlerine karışmıştır. Rus
ihtilalinden Karabekir Paşa’nın gelişine kadarki zamanda cinayetlerini,
mezalimliklerini ziyadesiyle icra eden yurtsuz, vatansız Ermeniler bu defa
zulümlerini daha da artırarak hızlandırdılar. Bir kurşunu bile pahalı görerek
aralarında baltacı, bıçakçı keserci diye görev bölümü yaparak, akla gelmeyen en
vahşi yollarla büyük, küçük demeden halkımızı cami ve mereklerde yakarak ve
değişik usullerle kırmaya başladılar. Buna kim dayanabilirdi? Sırf Sarıkamış’ta
33 köyü yakıp 20 bin Müslüman’ı katletmişlerdi... T.B.M.M’nin emri ile Kâzım
Karabekir ileri harekâta geçerek ebedî olarak Sarıkamış’ı bugünde (29 Eylül)
alıp, Gümrü’ye kadar ilerledi. 8 bin Türk çocuğunu da Ermenilerin elinden
kurtardı. Türk kuvvetlerinin 3 şehit ve dört yaralı gibi pek az kayıpları
vardı. Sarıkamış artık Mohaç gibi, Niğbolu gibi destan olmuştur...
 
 
   Sarıkamış’ın dağları, tepeleri, ovaları, tümsekleri Türk Devleti’nin niçin battığını ve Türk
ve Türk Milletinin niçin yaşadığını gösteren tarih düğümleridir...

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum