Yaşadığı bölgeye, şehre aidiyet duygularıyla bağlı olan, kalıcı olan, kalıcı olmayı hedefleyen, yaşadığı şehri ve insanlarını benimseyenler attığı her adımı bu hedefe göre belirler, yaptığı her işi bu hedefe göre düzenler, yaşıyor olduğu ve yaşamayı düşündüğü bölgesine, şehrine değer katmaya, kıymetlendirmeye çalışırlar.
Bu insanlar komşularıyla, hemşerileriyle, şehrin bütün paydaşlarıyla birlikte yaşamaya, onlarla iyi ilişkiler kurmaya çalıştıkları için, birlikte yaşadığı, aynı havayı soluduğu, aynı sokaklarda yürüdüğü herkesten, her şeyden kendilerini sorumlu hissederler.
Şehirleri onlar için her haliyle güzeldir, hayrandır şehrine, dolaşır sokaklarını, sohbet eder şehriyle, mutlu olur, güven duyar, şehrini, şehrinin insanını sever, şehrin en ücra köşesinde bile yalnızlık hissetmez, şehrinin her türlü ihtiyacını, açını tokunu, hastasını, sağlıklısını bilir, her bir sokağın, çeşmenin, caminin, binanın anlamı ve değeri vardır onlar için.
Öte yandan şehirde çeşitli menfaat, beklenti, ihtiyaçları sebebiyle bir süreliğine yaşamaya mecbur olan, şehre, insanlarına bir süreliğine katlanmak zorunda olan, akılları başka yerlerde, başka hedeflerde, başka şehirlerde olanlar ise ihtiyaçları, işleri, menfaatleri bitince, içlerinde şehre dair aidiyet duygusu olmadığı için, hiçbir sorumluluk hissetmeden arkalarına bakmadan, çeker giderler.
Bu insanların geçici bir süre bulundukları yerleri, insanlarını, benden sonrası tufan düşüncesiyle, daha müreffeh, daha yaşanır, daha huzur içinde görmek gibi bir dertleri yoktur. Bütün ilişkileri geçicidir, menfaate, ihtiyaca, iş ilişkisine dayanır.
Ne yazık ki; toplumumuz geçici olmalarına, kendilerine değer vermemelerine rağmen şehri kendi mülkleri gibi görenleri, şehrin sahibiymiş gibi davrananları baş üstünde gezdirir, makam, mevki, güç sahibi olan bu insanları memnun ve mutlu etmek, onların gözüne girebilmek için çabalar, bu insanların kulu kölesi olurlar. Şehrin, bölgenin daha yaşanır, daha müreffeh, daha huzurlu, daha gelişmiş olması gibi kalıcı hedefleri olan, bu amaç doğrultusunda çabalayan emekçilere ise gereken değeri vermezler.
Demem o ki; mahallenizi, şehrinizi, ülkenizi, insanınızı sahiplenin. Şehrinizin değerlerini, sokaklarını, insanlarını sahiplenenleri ve yaşamı boyunca şehrinize, şehrinizin insanlarına hizmet etmeyi hedefleyenleri sahiplenin.
Dostluğunuzdan, duanızdan, selamınızdan, sevginizden başka bir şey beklemeden düğününüzde, doğumunuzda, ölümünüzde, sağlığınızda, hastalığınızda, bayramınızda, cenazenizde kim yanınızdaysa, yarın kim yanınızda olacaksa onların kıymetini bilin.
FACEBOOK YORUMLAR