Vedat Refayeli

Vedat Refayeli


Fransa'da Yaşıyor Ama Erzurum'a Hiç Fransız Olmadı!

05 Mart 2013 - 00:43

Dün PUSULA’da ki Yusuf Ziya Eraslan‘ın köşesinde bahsettiği Facebook’un nimetlerinden biri olsa gerek, Serap!
 
”Kim bu Serap?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Bu Serap, ‘gurbet kuşları’ndan birinin adı!
 
 
Fransa’da yaşar ve 5-6 yılda bir Erzurum’a uçar, ”doğduğu yer” olan burada bir süre sıla hasretini giderir, onu yaşatan suyunu, havasını içine çeker, sonra tekrar ”doyduğu yer” olan Sarrebaurg’a kanat çırpar!
 
 
***
Bir edebi sanat türü olan bu ‘teşhis’ten sonra bu kalplere ferahlık veren sesiyle şakıyan kuşu, özellikle sizlere daha yakından tanıtmayı çok ama çok istiyorum.
 
 
***
Bana ”Erzurum’lu olup da olması gereken yerde olmayan kim var?” deseniz, ben işte o Serap’ı gösteririm. Yani, Serap Durmazpınar’ı! Yani, Serap Durmazpınar Kuruhasanoğlu’nu! O’nu sanıyorum 90′lı yılların ortalarında tanıdım. Babası, efendiliği ve saygınlığı ile gönlümde taht kuran isimlerdendi. Genç yaşta kaybetmiştik. Serap ile Kanal 25′in haberleri o gün için bir başka güzeldi. Fikret Dilaver, Murat Bulut, rahmetli Temel Aydın, Vildan Uşun, Serap Koçer, o günler için bende iz bırakan ‘okuduğu habere ruh veren’ spikerlerdi. Biri de işte bu Serap Durmazpınar idi. Büyüdüğünde radyo spikeri olmak ve maç anlatmak isteyen ben, bu mesleğe alakamdan dolayıdır ki o Serap’ı TRT’nin emektar spikerlerinden Aytaç Kardüz’e benzetirdim! Aytaç Kardüz ismini belki ilgisizliğinizden dolayı çoğunuz bilmiyor olabilir ama Serap ve Serap gibi bu mesleğe gönül verenlerin duayeniydi o isim. Çoğu kez de kendisine bu benzetimi ve beğenimi bildirmiştim. Serap’ın, rahmetli Temel’in Mumcu’daki radyosu Süper FM’de okuduğu reklam spotlarını bile, çoğu kez durur uzun süre dinlerdim! Reklamını yaptığı firmadan ziyade hep sesine kulak kabartırdım. Sesini çok severdim, çook!
 
 
***
Daha sonra Serap kayıplara karıştı. Sesi, sedası çıkmaz olmuştu. ‘Eyvah’lar çekiyordum adeta!  O’nu da, tıpkı bir çokları gibi ‘başlaması gereken yaşta ve olgunluktayken bitmiş’ bulacağımdan korkuyordum! Nitekim öyle de oldu! Erzurum’un o güzel sesli yürekli kızı, sırra kadem basmıştı. Ve ben o’nun sensizliği ve ‘ses’sizliği karşısında hüzünlendim, hüzünlendim. Erzurum adına üzüldüm. Mikrofon yetim kalmıştı sanki de. Ekrana ne kadar yakıştığını hatırladıkça, sadece Kanal 25 adına değil, Erzurum adına kayıp düşünmüşümdür hep. Böylesi güzel bir sesi ben TRT Ankara TV’de Ana Haber Bültenini sunarken görmeyi beklerken , bir gece Facebook’da karşıma çıkıveriyordu.
 
 
***
Kesinlikle abartmıyorum! Erzurum’da olmamasına rağmen Erzurum ile bu kadar ilgili birini, ‘ahan ki’ yeni gördüm! O kadar şehrin gündemini yakından takip ediyor ki, şaşırmamak mümkün değil. ETSO’da oy kullanacak olan delege sayısını bilemiyorum biliyor mu ama Ahmet Küçükler’in umreden döndüğünü, Faruk Terzioğlu’nun Baro Başkanı olduğunu, hatta ve hatta Binbir Hatim Dualarının okunduğu Ulucami’de hutbedeki hatibin (!)Erzurum mebuslarının, hem de isimlerini vererek ‘camiye teşrif ettiklerini (!) söylediğini’ bildiğini biliyorum!  Herhalde Erzurum’da kalsaydı bu kadar Erzurum ile ilgili olmazdı diye de düşümüyor değilim. Maşallah girmediği top da yok Serap’ın! Erzurum’un, internet siteleri sayesinde sıkı takipçisi olan Serap, Fransa’da yaşamasına rağmen Erzurum’a hiç ‘Fransız kalmıyor’! Düşündüğünü rahatça ve özgürce ifade etmekten kaçınmadığı gibi, güzelliği alkışlamasını bildiği kadar, çirkinliğe de sille tokat giriyor!  ’Özellikli, güzellikli’, velhasılı sıra dışı bir kız bu Serap!
 
 
***
Fırfırik’e de her ‘feybug’ görüşmemizde övgüler dizen ve yeniden çıkmasını ısrarla isteyen Serap’ın, yazı yazmaya başlamama da çok sevindiğini biliyorum. Hatta o kadar seviniyor ki, her gün yazmamdan sıkılmış, ‘sindire sindire’ okumak istediğini, iki üç-günde bir yazmam gerektiğini belirtiyor! Zaman zaman yorumlar alıyorum ve bu yorumlar yayınlanıyor. Gerçekten Erzurum’un güzel yüzlerinden biri olan ve Erzurum kadının taa Fransa’larda en iyi şekilde temsil ettiğine inandığım Serap’ın, beni çok mutlu eden bir mektubu oldu ve bu mektubu, hiç bir düzeltme yapmadan aynen sizinle paylaşmak istiyorum:
 
 
***
Vedat agabeyi’ye (Refayeli) mektup!
Degerli Vedat abi,
Basarili bir gazetecilik hayatindan sonra emekli olup kosene çekilenlerden degilsin ne mutlu!Gazete de yazar’liga basladigini gordugumde en çok sevinenlerden biri de bendim. Zira onune gelen yazar olmus, tesaduf eseri eline kalem alan kendini “Gazeteci” ve “yazar” ilân etmis artik gunumuzde. Senin gibi gazeteci kokenli ehil kalemlerin halâ var oldugunu, meydanin hiç te bos olmadigini gormek beni son derece mutlu etti…
Ancak;
Senin o mizahla karisik, guzel yazilarini zevkle okumayi çok geç yasattin bizlere ama çok da hizli gidiyorsun. Hizina yetisemiyorum. Hergun bir yazi yayimliyor daha okumadan bir digerini gonderiyorsun:)Guzel konulara temas ediyorsun, o konuyu analiz edip, irdeleyip, tartisip yorumlamaya firsat vermiyor bir digerini yayimliyorsun. Takdir edersin ki geçmis makalelere de kimse bakmaz, okumaz ve yorumlamaz ki zaten boyle meraklilarda pek azdir!Sikâyetim budur!Herkes hafta da bir yazir sen hergun yazirsan. Az yavas get, bir dur yaziyi bir ohuyah, anliyah sindirah ondan sonra oburini yaz daa veyy:)
Olaylari irdeleyip, biz okurlari gulerken de dusunduren, mizahi bir dille adeta yuzumuze çarparcasina, kâh uyandiran, , kâh bizlerin muhakeme yapmasini saglayan ve hatta maziyi yasatan guzel yazilarin için tesekkur ediyorum…
Serap Durmazpinar Kuruhasanoglu / France

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum