Vedat Refayeli

Vedat Refayeli


Kayağı da sevmem, kayak kayanı da!

02 Mart 2013 - 19:48

Çalıştığım süre içerisinde hep masam dağınık olmuştur. Masa konusunda hiç 'tasa'm olmadığı için, intizamdam uzak durmuşumdur! Hatta düzenli bir masada çalışmak beni bozar da diyebilirim. Siz bir gün eğer, üzerinde izmaritlerle dolu küllük, boş çay bardakları, el çantası, fotoğraf makinesi, onun şarj aleti, kerpeten, kağıt, kalem, hatta kabak çekirdekleri olan bir masa bulursanız, bilinki o masa benim masamdır! Ne yapayım, huyum kurusun. Ben böyle bir dağınık masa olmasa havaya giremiyorum, yazı-mazı yazamıyorum, elimde değil! Göbek adım Pasak!

***

Anadolu Ajansı Bölge Müdürlüğü'nden geçtiğimiz günler emekli olan gazeteci arkadaşım Muhammet İspirli, bu masa muntazamlığı konusunda bir numaradır. Arabasına olduğu kadar masasına da çok 'cığız'dır! 'Gıcık' bir manavın ruh hali vardır onun, kimseye masasını asla ellettirmez. Onun masasında aykırı bir şey olmaz. Olursa zaten o Muhammet'in masası olmaz! Masası düzgün çalışma arkadaşlarımdan biri de şimdi Hakimiyet Gazetesi'nde çalışan arkadaşım İrfan Tarakçıoğlu'dur. Bir memur titizliğindedir hep o'nun masası. Onun masasına bir şeyi yan koy, sana o dakika gönül koyar! O kadar yani! Mesela Erzurum Ajans'tan Orhan Bozkurt, aynı ben! Ben ayağımı kaldırmışım, o basmış! Hatta bir yarışmaya girsek Orhan beni 'pislik farkıylam' geçer bile!

***

Yahu ben ne anlatacaktım, yine ne anlatıyorum! Bir gazeteci için haber yaptığın masanın güzelliğine önem vermen gerekmiyor elbette ki, ama yazdığın habere atacağın güzel bir başlık, masayı-musayı ikiye katlar önemdedir! Bugün sizlere ben işte Erzurum'da yaşanan bununla ilgili bir gizli terörden bahsedeceğim. O terörün adı, 'Başlık terörü!'. İnternet haber sitesi kadar, birleşmelere rağmen yine de sayıları fazla miktarda(!) mevcut bulunan yerel gazetelerin haber başlıkları, bahsettiğim terörün unsurları! Nedendir bilmem, genelde özensiz başlıklar, yerel gazetelerimizde kol geziyor. Hem de hergün inadına, inadına.. Adamın ölüsüne çalarcasına! Üretici, çarpıcı, zekice başlıklar, neredeyse binde bir atılıyor! Sıradan ve sade başlıklar, çoğu güzel haberin de tadını bozuyor! Bazen bir Haber Ajansı mahreçli geçilen haberde atılan başlığın, her gazetede kullanılması, zaten herşeyi yeterince anlatıyor! Haberin gerçek sahibi olanAjansın, belki çarpıcı başlık atma mecburiyeti yok. Ama o haberi kullanan gazetenin, haberin metnine takla attırmamayı yapmasına rağmen, başlığı aynen kullanma lüksü hiç olamaz, olmamalı da!

***

Uzun yıllar çalıştığım Türkiye Gazetesi'nde bir Spor Servisi vardı ki gerçekten mükemmeldi! Çalışmaya doyamadığım İstanbul'daki o Servis, işinin Alex De Souza'ydı! Mazlum Uluç diye çoğunuzun ismini bile duymadığınız mutfakta bir adamı vardı, işi gücü başlık bulmaktı o'nun! Türkiye Spor'un her haberinin başlığının şiir tadında olması, onun sayesindeydi! Mesela Vanspor ile F.Bahçe'nin bir tarihte oynadığı maçtan sonra attığı başlık, halen daha aklımdadır. O maçtan 3 gün önce UEFA kupasında Fransa'nın Kan (Cannes) takımına yenilerek elenen F.Bahçe'nin Van deplasmanında yenilmesinin ardından atılan başlık, aynen şöyleydi: Önce Kan. Sonra Van. Dakika Doksan. Gol Kurthan. Fener Kan-revan!

***

Doksanıncı dakikada Kurthan'ın golüyle mağlup olan F.Bahçe'nin maçı sonrasında atılan bu başlık, sanıyorum Gazetecilik Bölümlerinde öğrencilere hatırlatılacak da bir başlıktır. Benim de zaten demek istediğim de bu. Haber kadar ben başlığı da çok dikkate alırım. Bir yazıyı okutan en iyi unsur, girişi, gelişmesi, sonucu kadar başlığıdır. Mesela bu konuda bir örnek daha vereyim. Geçenlerde Radikal Gazetesi'nde okudum. Pek de zevkle okuduğum bir gazete olmamasına rağmen, Cüneyt Özdemir'in bir köşe yazısının başlığı, beni o gazeteyle 'bir kaç dakika' muhatap etmek zorumda bıraktı! Başlık aynen şöyleydi: Ak Parti'nin Fetullah Gülen Cemaatını bitirme planı! İster istemez ilgimi çekti. Yazıyı okuduğumda yazarın asıl amacının, eşi ve bebekleriyle gittiği Nişantaşı'ndaki ünlü restorantlarda 'bebek aracı bulunmaması' na dikkat çekmekmiş! Zaten yazının sonunda da öyle diyor. 'Ben böyle bir başlığı atmasaydım, bu çok önemli konu dikkat çekmeyecekti'. Yazar burada aslında Türk Basınında görülen bir eksikliğe de vurgu yapıyor ama üstüne alan kim? Ben spor sahifelerini bu iş için ayrı tutuyorum. Özellikle spor basını, başlık konusunda diğer servislerin hep önünde olmuştur. O yüzdendir ki gazeteler Türkiye'de genelde hep arkadan okunmaya başlar. O yüzdendir ki gazetelerin en çok moda deyimle 'tık'lanan sayfaları spor sayfalarıdır.

***

Yine bize dönecek olursak, yakın çalışma arkadaşlarım da bilirler ki ben hep 'başlığa takıntılı' bir adamım. Türkiye Gazetesi'nin matbaasında ki Yazı İşleri'nde çalışan arkadaşlarıma önce haberi geçer, daha sonra o haberin başlığını atardım. Haberi 10 dakikaya yazmışsam, başlığına en az 20 dakika ayırmışımdır. Belki ahım, şahım başlıklar olmazdı ama en azından sıradanlıktan uzak dumaya çalışırdım. Geçen gün Etik Kurulu'na alınan eski RP'li Bakan Lütfü Esengün ile ilgili yazımı sitesinde kullanan Orhan Bozkurt'u, benden daha iyi bir başlık attığı için telefonda tebrik ettim! Başlığa dayanamam arkadaş! Bu konuda Erzurum'da bir numaraya koyacağım adamın adı, elbetteki Öztürk Akkök'tür. Mesela Sabah'tan Sinan Aydın, Palandöken'den Orkun Çizmeli, şimdi Kardelen TV'de Onur Sağsöz ve Haber 25'den Ender Yüncü, başlık konusunda 'tam kafama göre adamlar'dırlar! Şimdi Ankara'da görev yapan Gazeteci arkadaşım Yusuf Ziya Eraslan da bu konuda hayli mesafe katetmiş bir kardeşimdir! Hep habere bakış konusunda örnek aldığım Erzurum Flaş'tan Sayıl Narmanlıoğlu ile son zamanlarda Doğutürk sitesinde yaptığı güzel işlerle rüştünü ispatlayan Recai Pak da, 'dili varsa dilceği de olan' isimlerdir!

***

Başlık konusunda son derece titiz olan ben, yazılarımın da daha çok dikkat çekmesi için başlığa bugün dahi uzun uzadiye kafa takıyorum! Bugünki mevzuyu anlatırken de bu meramımı nasıl anlatabilirim derken, aklıma yukarıda gördüğünüz o başlık geldi! Başlıkta yanlış yok. Bilerek ve isteyerek attım o başlığı. Dikkat çeksin diye de yazmadım. Sevemedim nedense şu karı, kar sporlarını. Belki bugün Erzurum'da sahada 50 gazeteci varsa bu 50 kişinin 5'i bile kayakla ilgilenmiyor. Onlar belki bu başlığı atmakta bir beis duyabilirler ama ne yapayım. Ben böyleyim. Kayaktan da kayakçıdan da pek hazzetmem. Hele kötü başlıktan hiç hazzetmem. Huyum kurusun!

---

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum