Yrd. Doç. Dr. Gürsoy Solmaz

Yrd. Doç. Dr. Gürsoy Solmaz

[email protected]

SİYASİLERE

17 Şubat 2013 - 10:51

 SİYASİLERE KENDİMCE  ŞİİR YAZDI

Galiba insanın doğasında var. Bir idare edilen olarak, kendini idare edenlere bir şeyler yazarak sunmak. Tarihin her döneminde bu ilgi var olmuştur. Her bakımdan bu ilginin varlığı da çok iyi olmuştur. Yoksa bu gün tarihi bilmek ve incelemek ne kadar zor olurdu bilinmez.

Bu bakımdan düşünülürse geçmişten, günümüze kadar gelmiş, pek çok konuda değerli bilgiler sunan kitaplara sahip olamazdık; insanlık olarak.
Tarihin hemen her dönemimde hükümdarlar, komutanlar ve diğer yönetici takımı dünyanın her yerinde kendilerine eserler sunan, sanat ruhu taşıyan kimseleri koruyup kollamışlardır.
Bunu yaparken nasıl bir siyaset güttükleri ayrıca incelenmeye değer ya, o da işin başka bir yanı. Onlara yazıp eserler sunanların da düşünce ve yazma nedenleri de ayrıca düşünülmeye değer. Kim bilir, ne nedenler ile ne gibi sonuçlara ulaşılır?
   
Yukarıda önsöz babında yazdıklarımın etkisiyle değil fakat sanırım ki içimdeki bir kısım dürtülerle şu veya bu nedenle bende yazmışım ülkemizdeki bir kısım siyasilere .Bunu yaparken beni yazmaya iten sebep veya neden maddi bir beklenti değil. Manevi de olamaz. Sanırım işte buralarda sizi şiir yazacak kadar düşünen bir vatandaşınız da var gibi bir mantık.

Eski zamanda yaşasaydım bu yazdıklarıma ne derlerdi bilmiyorum. Ama şimdiki zamanki yönetici veya siyasetçilerin bir teşekkür bile etmediklerini hemen söylemeliyim.
Belki de benim gibi nice binlerce vatandaş  yazıp, onlara gönderince adap ve muaşeret gereği cevap vermeleri gereken bu hususta bana sıra gelmeden, ödenekten aldıkları pulları bitmiştir.
Veya hiç okumadan çöpe atmışlardır.Ki büyük ihtimal böyledir. 
     
Kimlere mi yazmışım.. İlk etapta aklıma gelenleri kısa kısa aktarayım. Eski Cumhurbaşkanımız sayın Kenan Evren’e...
2 Temmuz 1984 de, Erzurum’a gelişinde yakınına kadar sokulup korumasına elden vermiştim. ”Bir baştan bir başa memleket size / Uzun ömür diye dua diyorlar” mısralarıyla başlıyordu.

15 Ocak doğum günü sebebiyle Rauf Denktaş’a “seni anlatsan lakin yetişmez fasıllara” diye başlayan doğum gününü kutladığım bir şiir yollamışım.
Sarıkamış Lisesinde öğretmenken , Sarıkamış’tan 1987 de.

Rahmetli Başbakan Turgut Özal’a,  24 Nisan 1988 de yazıp 29 Nisanda yolladığım şiirde ilk mısra “Sizinle doldu elbet yüreğimiz taze kan” diye başlıyor.

Derken birkaç milletvekiline de yazmışım. Dönemin Milli Eğitim Bakanı rahmetli Avni Akyol’a yazmışım. Tabi bunları yollamışım da.

En son olarak şimdiki başbakanımız Sayın Tayyip Erdoğan’a Pınarhisar Cezaevi’ne girdiğinden yaklaşık bir ay sonra (1999  Nisan ayı sonları) yollamıştım.
”Ağla ki kaderin kaderime denk / Yardıma koşacakları güne dek / Bende ağlamıştım bir zamanlar / Şimdi ağlıyorum sana bilerek”

Şuuraltı korku mu ? adı ne ise, sanırım bu yazdıklarımın altına, adımı yazmamışımdır.

Ne olmaz ne olmaz diyerek; ya selametlik emekli öğretmen babamın veya yeğenlerimden birini adıyla yollamışımdır.
Adresi sormayın… Yazdığımda olmuştur, yazmadığım da…
Aslında korkulacak şey yapmadığımı sanmıyorum ama beklide bir memur çocuğu olmanın alt beynimdeki etkisindendir.
Korku ve korkutmak bizde her ortam ve evrede geçerlidir ki…
Hele şiir yazmak veya okumak bazen insan başına çok iş açar ya…
Ne şairler canından olmuştur; bu uğurda. Gerçi şiirle ilgili değişik görüşleri önceki bir yazımda belirtmiştim ama..
    ***
Fakat şunu da hep merak etmişimdir. Bu misal gönderilen ve özellik arz eden, misal ki: şiirleri bu büyüklerimiz büyük ihtimal okumazlar bile.
Sonuçta ne yaparlar ? Saklarlar mı? Sanmam. Büyük ihtimal çöp kutularına malzeme olmuşlardır.
Yanılıyor muyum bilmem? 
Nereden nereye ? Ve nedense bunları yazma gereği duymam sıkıcı olmamıştır umarım.
Saygılarımla. 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum