Muhammet İSPİRLİ

Muhammet İSPİRLİ

[email protected]

SAYIN CUMHURBAŞKANIM, BU OKULA BİR DE ŞİMDİ GELİNİZ

07 Kasım 2018 - 19:41

2010  yılında Türkiye’de en çok şikayet edilen okul; Erzurum Cumhuriyet Lisesi…

2011 yılı…

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geceyi Erzurum’da geçirdiği günün ertesi sabah saat 10.00 sularında basını da atlatıp Cumhuriyet Lisesi’ne geçerek öğrencilerin karne dağıtım törenine katılır…

Yazıdan önce dönemin Valisi Sebahattin Öztürk’ü telefonla aradım.

“Evet Muhammet. Siz öyle biliyorsunuz ama karne dağıtım töreni değildi. Okul gezildi, bilgi alındı. Sonrası ilgilendik. İhtiyaçları gidermeye çalıştık. Belediye dış cephede yardımcı oldu…”

ORADA BİR OKUL VAR MERKEZDE, O OKUL BİZİM OKULUMUZ

Yukarı Sanayi Mahallesi’nde ikamet ettiğimiz yıllarda yürüyerek gidip geldiğim 50. Yıl Orta Okulu’nu bitirip, o yıllarda inşaatı tamamlanan Cumhuriyet Lisesi’ne giderek buradan mezun oldum. Üniversite dönemi sonrası Tercüman Gazetesi’nde çalışırken yine bu okulda akşam lisesi kısmında bir yıl öğretmenlik yapma şansına sahip oldum.

Yöreyi “eğitim kampüsü” olarak tanımlayan Kavak Mahalleli, Aziziye İlkokulu mezunu sevgili Murat Ertaş Hocam’ın o güzel tasviri ile kısa bir anımsatma yapmak istiyorum.

1970 ve 80’lerde Kavak Mahallesi’nin sosyo-ekonomik yapısı hiç de homojen değildi. Birçok eski mahalle gibi. Zengini de fakiri de, hırlısı da hırsızı da, delisi de velisi de, hocası da şergedesi da aynı sokakları adımlardı, komşuydular birbirine.

Aziziye İlkokulu’nun bulunduğu sahanın 1960’lardan evvel bir kısmı Jandarma’ya ait kışla iken bir kısmı mezarlıkmış. Arazi istimlâk edilince önce Aziziye İlkokulu sonra 50.Yıl Ortaokulu ve Cumhuriyet Lisesi yapıldı bu araziye.  En sonunda da Hemşirelik Yüksek Okulu, Sağlık Meslek Lisesi vb. okul yapıldı.

Bugün aynı yerde Cumhuriyet Kız Teknik Lise, 50.Yıl Ortaokulu, Fatma Seher Anaokulu, Cumhuriyet Lisesi, Sağlık Lisesi, Adalet Yüksek Okulu, İnşaat halinde bir İmam Hatip Lise/Ortaokulu var. Yani toplam 7 okul bitişik bahçelerin içerisinde. Bu okullara giden öğrencilerin o muhitte, belli saatlerde cadde ve sokaklarda ciddi kalabalık oluşturuyor. Bu okullara yakın dağ mahallesinin ve eskiyen mahallelerin sosyo-ekonomik durumu dikkate alındığında, şehrin dezavantajlı grupların ve ailelerinin bu okulların etrafında kümelendiği düşünüldüğünde bu kadar çocuk ve genç her türlü suç çetelerinin potansiyeli pozisyonuna düşme riskini taşımıyor mu?

Çoğunun annesi babası ayrı, anne veya babasından biri hapiste, ekonomik durumu çok kötü olan bu çocuklar ve gençler, bilhassa kız çocukları art niyetli insanların ve suç örgütlerinin kolayca kandırabilecekleri kıvamdalar…

O halde okul ve çevresi güvenliği çok daha önem arz ediyor, benim eski muhitimde… Madem yedi okul sırt sırta vermiş, bu kadar masum canı gün boyunca ağırlıyor; o halde bir an evvel bu yedi okul, geniş güvenlik tedbirlerinin alınacağı bir kampus haline getirilmeli.”

Yıllar sonra bu muhitteki okuluma, başına Anadolu getirilen Cumhuriyet Lisesi’ne uğradım.

50. Yıl caddesindeki okula girişi engelleyen ve çevreye ciddi kirli görüntü veren dere üstündeki bir iki metruk bina hala duruyordu.

Arka dar sokaktan okul bahçesine giriş yaptım. Kapıda güvenlik kulübesi, okulun arka kısmında bizim dönemimizde çöp yığınları cüruf kömür artıklarının yığıldığı bahçe kilit taşlarıyla örülmüş pırıl pırıl tertemiz görünüyordu. Arka duvara bölüm öğretmenlerinin yerlerinin tek tek yazıldığı oto park dikkatimi çekti. Yine bizim dönemimizde top oynamaya yer bulamadığımız, kurban bayramı arifelerinde hayvan pazarı olarak kullanılan ve kokusu yıl boyunca genzimizi sızlatan koca bahçe çok hoş bir şekilde düzenlenmişti. Okulun ön kısmında görüntü daha farklı. Her yer asfalt, öğrenci merasim yerleri çizilmiş, kocaman satranç çizgileri de unutulmamıştı.

Bahçeden okulun pencereleri eskisi gibi kırık değil, tertemiz görünüyordu. Birçoğunda perdelerle dışarı  ilişkisi kesiyordu. Bayrak gönderleri boyalıydı.

Aynı hayranlıkla okula girdiğimde gözlerime inanamamıştım.

Yerlerden duvarlara varana kadar yönlendirmeler, tabelalar, çizgiler, fotoğraflar, onur tabloları farklı mesajlar iletiyordu.

Aynı durumu öğretmenler odasının tavanındaki ay yıldızda, idare girişi tavanına işlenmiş “Hâkimiyet Milletindir”  15 Temmuz Şehitlerimizin kahramanlık abidesinde görmek mümkün.

Bizim zamanımızda olmayan kütüphanesi bir başka, laboratuvarları daha bir başka.

Duvarlarda kalem tekme izi yoktu. Koridorlardaki sessizlik bir süre sonra bozuldu.  Teneffüs zilinin çalmadığı okulda, koridorları dolduran öğrencilerin gözlerinde ışıltı vardı.

Eski öğrencisi olduğum için bir bardak çayı hak etmiştim.

2014’ün son ayında okula müdür olarak atanan Fırat Yıldırım’ın kantinde ısmarladığı çayı yudumlarken, “Ne var bu okulda?” diye sordum.

“Sevgi var”

“Başka ne var?”

“Huzur var”

“Başka?”

“Güzellik var”

“Başka”

“İnsanlık var”

Ben cevabımı  almıştım. Muhitiyle birlikte, evveliyatını çok iyi bildiğim, kimsenin tercih etmediği  okulda 4 yıl önce 144 öğrenci var iken, bugün mevcut 420’ye çıkmış.

Devamsızlık oranı çok düşük.

O dönem  14 kadrolu diğerleri ücretli öğretmenin görev yaptığı okulda şimdi 37 öğretmen kadrolu olarak görev yapıyor ve öğretmenler bu okulda seve seve görev yapmak istiyor.

Türkiye’de 13 okulda olan Twinning projesinden biri de bu okulda uygulanıyor. Ziyaretim esnasında, postacı, öğrencilerin İngilizce mektuplarını getiriyordu.

“Eğitim bir davranış değişikliğidir” diye Fırat hoca, üniversite sınavlarında ilk meyvelerini önümüzdeki yıl alacak.

Hoca iddialı, “Hedefimiz en az yüzde 50 oranla üniversiteye yerleşme. İnşaallah bunu başaracağız.”

Yine Murat Ertaş’ın gözlemleriyle yazımı tamamlamak istiyorum.

Yokluğun, yoksulluğun, suça meyilli çocukların en yoğun yaşadığı muhitte Cumhuriyet Lisesi Müdürü Fırat Yıldırım hoca, etrafına enerji ve ışık saçan bir güneş gibi. Bir okul müdüründen ziyade bir kanaat önderi, toplum gönüllüsü… Fırat Hoca, öğrencileri, aileleri barakadan bozma evlerinde ziyaret eden, gençlerin umudu olmaya, onların elinden tutmaya çalışan evvel zaman öğretmenlerinden… Eski mahallemi gezerken nasıl içim burkuluyor, nefesim boğazımda düğüm düğüm oluyorsa bir o kadar gözlerimde ıslak umut oldu Fırat Hoca ve ekibi…

Bu kadar dezavantajlı bir muhitte Cumhuriyet Lisesi’ni şehrimizdeki birçok özel okuldan daha ileri standartlara getirebilmiş. Çalmadık kapı bırakmamış. Üniversiteden, kaymakamlıklardan, iş adamlarından, muhtarlardan birçok kapı o çaldıkça açılmış…  Cumhuriyet Lisesi’ndeki her genci evladı gibi seviyor Fırat Hoca ve öğrenciler de hocalarını… Meselâ okulda sanılanın aksine ders disiplini fevkalâde… Belki Erzurum’da en iyisi… Düşünün okulda zil kullanılmıyor. Ders giriş ve çıkışlarını öğrenciler kanıksamış, iç disiplinlerini geliştirmişler. Hocalar öğrencilere değerli olduklarını hissettirmeye çalışıyorlar, böylelikle onları suç örgütlerinin eline düşmekten korumaya çalışıyorlar. Birçok gencin gelecek kaygısı yok, kızların umudu yok… Hocaları çırpınıp duruyor bu masum ve yalnızlaşmış gençler için.

Cumhuriyet Lisesi’ni herkesin gezmesini dilerim… Bir öğretmen, bir idareci farkını ve etki gücünü görmek için… İnsanını, memleketini dert edinmiş bir kişi, büyük bir güç demektir. Yeter ki bu güce destek olalım.”

Hani sosyal medyada zaman zaman bir fotoğraf paylaşılır, herhangi bir renkle örtülü “resme dikkatle bakın, ne göreceksiniz?” diye..

Ben de şimdi objektifime aldığım bir fotoğrafı paylaşıyorum, dikkatle bakın ne görüyorsunuz?

Açıklayayım, kalorifer peteği önüne dekoratif eklenen bu kirli sarı zeminin altında bir diş kökü göreceksiniz. Belli ki Diş Hekimliği Fakültesi’nden bir atıl malzeme değerlendirilmiş…

Fazla söze gerek yok.

SAYIN CUMHURBAŞKANIM

Önümüzdeki seçim çalışmalarını yine her zamanki gibi Erzurum’dan başlatırsanız, bu okula bir de şimdi geliniz.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum