Şima Bülbül

Şima Bülbül

[email protected]

İNSAN HAKLARI

28 Aralık 2020 - 17:09

10 Aralık “İnsan Hakları Günü”; İnsanlar yaşama hakkı başta olmak üzere birçok hakka sahiptir. Kadın hakkı, çocuk hakkı… Hepsi bu günün içine yerleştirilmiş bir temel taşı olma özelliğindedir. Dünya var olmuş var olalı savaşlar, sürgünler, zorla çalıştırmalar, dayaklar, işkenceler hep var olmuş. Acımasızlıkla merhamet arasında güçlüyle güçsüz arasında süregelmiştir.

 İnsan hakları denince ilk akla gelen iki belgeden biri Peygamberimiz Muhammet Mustafa (S.A.S)’in VEDA HUTBESİ Hicri 9 Zilhicce 10 tarihinde Miladi takvimde 6-7-8-9 Mart 632 yılında Peygamberimizin Veda Haccı'nda 124.000 Müslümana karşı yaptığı konuşma metni; Tüm canlıların haklarından bahseder. Diğeri ise Magna Carta 1215 yılında imzalanmış bir İngiliz belgesidir. Bu belge ile kral ilk kez yetkilerini kısıtlamış ve dere beylere bazı haklar tanımıştır.

İnsan hakları şu an nerdeyse tüm ülke kanunlarında yazılı veya yazısız yer almakla birlikte insan haklarının en çok ihlal edildiği bir zamanda yaşıyoruz. Peki, bu ihlallerin asıl nedeni ney? Bunu bir deneyle anlamaya çalışalım.

5 Nisan 1968 günü Amerika'nın Iowa Eyaletinde 840 nüfuslu Riceville yerleşimi okulunda bir öğrencisi sınıf öğretmeni Jane Elliott'a bir gün önce öldürülen siyahi aktivist Martin Luther King'in neden öldürüldüğünü sordu. Sonradan psikoloji bilimi tarihine geçecek olan deneyini Elliott işte o anda tasarladı ve 8-9 yaşlarındaki hepsi beyaz olan öğrencilerini "mavi gözlüler" ve "kahverengi gözlüler" olarak ikiye ayırdı. Mavi gözlü öğrencileri sınıfın arkasına oturttu ve kahverengi gözlü öğrencilere de yeşil kartondan bir kolluk taktı sonra da " Burada ve her yerde kahverengi gözlü olanlar daha zeki daha temiz ve daha başarılıdırlar" dedi. Sonra da tahtaya dönüp "MELANİN" yazdı ve izahatını sürdürdü; "İnsanların göz rengini işte bu adını yazdığım kimyasal belirler. Doğum esnasında ne kadar fazla melanin salgılanırsa bebekler de o kadar zeki insanlar olurlar ve melaninin bolluğu da göz renginden anlaşılır. Kahverengi gözlü olmayanlar unutkandırlar, yaramaz olurlar ve kurallara daha az uyarlar. Söyleyin bakalım kahverengi gözlüler, hakikaten mavi gözlü olan sınıf arkadaşlarınız başarısız değiller mi?" Kahverengi gözlü çocuklar neşe içerisinde öğretmenlerini onayladılar. Jane Elliott hemen kurallar koymaya başladı " Bu günden sonra sınıftaki su sebilleri ayrılacak " kuralı ilk kuraldı "niye" diye sordu mavi gözlü bir çocuk ve kahverengi gözlü çocuklar "sizden mikrop kapmayalım diye aptal" cevabını verdiler. Mavi gözlü çocuklardan biri bir anda bir şey fark etti ve Jane Elliott'a "Ama siz de mavi gözlüsünüz" dedi ve cevabı yine kahverengi gözlü çocuklardan aldı; "Eğer kahverengi gözlü olsa idi müdür ya da müfettiş olurdu". Bir anda kahverengi gözlü çocuklar lider ruhlu kendine güvenir ve hoyrat olurken mavi gözlü çocuklar silikleşmiş ve ezik durmaya başlamışlardı. Elliott biraz ileri giderek de kahverengi gözlü çocukların yanlış yaptıklarında mavi gözlüleri cezalandırmasına izin verdi ve onların çok acımasız olduklarını gördü. Sonraki bir iki günde mavi gözlü çocukların başarılarında ve kendilerine güvenlerinde hissedilir bir düşüş yaşandı. Kahverengi gözlü çocuklar mavi gözlüleri itip kakıyorlar hor görüyorlardı ve işin garibi mavi gözlüler sadece boyun eğiyorlardı.

Öbür hafta Jane Elliott melanin hormonunu yanlış değerlendirdiğini hafta sonu okuyup inceleyince aslında melaninin mavi gözlülerde daha fazla olduğunu ve zeki ve başarılı olanların aslında mavi gözlüler olduğunu söyledi. Yeşil kolluklar mavi gözlülere takıldı, sınıfta kahverengi gözlüler arka sıraya oturtuldular ve durum tamamen değişti. İlginç bir şekilde bir hafta boyunca aşağılanmış olan mavi gözlüler "iktidarı" ele geçirince daha az acımasız oldular ama bu sefer kahverengi gözlü çocukların başarılarında düşüş yaşandı. İki haftanın sonunda Jane Elliott çocuklara bir deney yaptığını ve melanin isminde bir hormonun aslında olmadığını, kendisinin bir deney yaptığını ve bu deneyle ırkçılığı son iki haftada hep birlikte öğrenip gözlemlediklerini söyledi. Çocuklar çok rahatladılar aralarında birbirlerine sarılıp ağlayanlar oldu ve hep birlikte ırkçılığı anlamış oldular.

Jane Elliott bu deneyden sonra sayısız televizyon programına çıktı, yaptığı deney sayısız kere tekrarlandı ve psikoloji biliminin literatüründe onun ismi ile yer aldı ama söylemeye gerek yok Riceville okulundaki öğretmenlik görevine son verildi. Hatta çocukları sokaklarda tartaklandı ve kendisi ile eşine en olmaz hakaretler edildi.

Bu deneyden de anlaşılacağı gibi ırkçılık anlamsız bir nefretle ötelemek, ötekileştirmektir. İnsan haklarının ihlal edilmesinin en çok bilinen hali ırk ayrımı olsa da karşımıza bazen cinsiyetle, kişilikle, mezheple, kişisel fikirlerle ortaya çıkabilir.

Sünepe denilerek aşağılanan Mehmet’in, kuranı yaktığı iddiası ile linç edilen Fehunde’nin, siyah olduğu için bir Amerikalı polis tarafından öldürülen Trayvon Martin’in, eşi tarafından insanların gözü önünde öldürülen Remziye hanımın, işkence edilerek öldürülen 7 yaşındaki Fatima’nın hakları ihlal edilmiştir. Ülkeler arası ihlal edilen haklar daha çok insanı ilgilendirdiği için toplumsal ihlaller söz konusu oluyor. Savaşlar, açlık, terörizm bunun en önemlileri.

Ayrıca bu hafta Mevlana haftası… İkisinin bir araya gelmesi de manidar bir rastlantı olmanın dışında her insan başkasının hakkını ihlal etmenin dinde ne kadar büyük bir günah, yasalarda suç olduğunu bilmeli… Mevlana’nın hoşgörüsüyle hareket etmeli.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum